SERGİ: YÜZ YIL SONRA: PIERRE LOTİ’YE GENÇ BİR BAKIŞ

IFT, Konrad Adenauer Cad. No 30 Yıldız
16.03.2023
30.04.2023

Giriş ücretsiz

Institut français Ankara, 2023 Frankofoni Ilkbaharı kapsamında ve gezgin, yazar (ve çoğu zaman daha az tanınan) fotoğrafçı ve tasarımcı Pierre Loti’nin ölümünün yüzüncü yılı vesilesiyle Ankaralı ve diger sehirlerden genç Türk sanatçılara kapılarını açıyor. Fransız deniz subayının hikayesinden, merakından, macera tutkusundan ve hümanizminden esinlenen on bir sanatçı, kişisel çalışmaları aracılığıyla aynı anda hem çok ünlü hem de az ya da kötü tanınan bu karaktere yeni bir bakış sunuyor. Loti her şeyden önce bir ressam olduğu için küratör Attila Güllü ile birlikte onu ve Türkiye ile olan bu hassas bağını öncelikle görsel ve resimsel çalışmayla anmak istedik.

Küratör: Attila Güllü

Has, içten ve içerden: Yüz yıl sonra Piyer Loti

Has bir Türkiye sevgisini yazı, mektup ve eylemlerinde içtenlikle yansıtan Piyer Loti genel kültür dağarımızın biraz sisler içinde de olsa yerleşik bir parçasıdır. 19.yüzyıl boyunca süregelen, özellikle resim sanatçılarının başını çektiği oryantalizm akımının P. Loti’yi de etkilediği söylenebilir. Ancak bazı oryantalistlerin kurgusal ve fantastik imgeler üzerinden gitmelerinin aksine o, dünyadaki birçok “egzotik” lokasyona bizzat gidip, yerel halkın içinde yaşamayı seçmiş, gerçekle temasını kesmeden “içerden” bakarak özgün bir fark yaratmayı başarmıştır. Ona ve işlerine günümüzden baktığımızda tüm bu temaslarının bir modern-geleneksel karşılaşması arka fonundaolduğunu da hatırda tutmak gerekir.

Tam yüz yıl önce kaybettiğimiz ve tanınmış bir edebiyatçı olan Loti sanat hayatına resimle başladı. Resim yeteneği, ablasından aldığı resim dersleri ile örtüşüp, yoğun ve disiplinli desen çalışmalarıyla gelişti. Imge ile kurduğu bu samimi ve erkenden başlayan ilişki hem yaşamını hem de metinlerini çok etkiledi. Donanmaya katıldı ve onu tanımlayan en önemli damarlardan biri ortaya çıktı: kesif bir merak duygusunun tetiklediği keşif ve macera tutkusu… Tahiti, Paskalya adası, Polinezya, Amerika, Avusturalya, Cezayir, Senegal, Türkiye ve Japonya’ya seyahatlerinde yüzlerce desen çizdi ve bunlardan bir çoğu o zamanın önde gelen dergilerindeki gravürlere kaynak oldu. Edebiyata ağırlık verince resim çalışmalarını pek sürdürmedi ve 1885’ten sonra da tamamen durdurdu. 1900’lerin başlarında fotoğraf çalışmalarına yöneldi. Metinlerinde de çok baskın olan imgesellikle bu denli hemhal olmasının onun özgünlüğünün kaynağı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Loti’nin sanatından yola çıkarak bazı kavramların izini sürdük. Bu kavramlardan ilki onda çocukluğundan beri var olan merak, keşif ve macera duygusu. Bu duygu ve tutku mu onu denizci yaptı yoksa denizci olması mı macera ve keşif duygusunu biledi, bilemiyoruz. Bunu takip eden özelliği, entimist pasajlarından çıkarsadığımız ‘mahrem’ e yönelen delici mütecessisliği, hatta dikizciliği. Bu mütecessislikten çok keyif alıyor ve gördüklerini büyüleyici buluyor. Bu özelliği çocukluğundan kalma olabilir, o zamanlar onu büyüleyenler doğduğu yer Rochefort civarındaki doğa, çiftlikler ve ormandı. 1879’da yayınlanan ilk romanı “Aziyade” ile başlayan edebiyat yolculuğu başarılı oldu, ona hatırı sayılır bir tanınırlık ve ün sağladı. Şöhret ve onunla gelen ekonomik rahatlama, onun keyifsever/hedonist yanını da belirgin kıldı. Sanatçının bir başka yönü de I. Dünya Savaşından sonra yazı ve makaleleriyle Fransa’da oluşan Türkiye karşıtı havaya karşı açık bir tavır almasıdır. Böylesi ağır ve gergin bir ortamda bile iflah olmaz romantizmi ile Türkiye ve İstanbul’u içtenlikle kucaklaması onu cesur bir hümanist kılıyor. Bu açıdan bakıldığında, yüz yıl sonra bugün, farklı görüş ve düşüncelere sahip olanlara karşı bu tahammülsüzlüğün kabul edilemez niteliği, teknolojik gelişmemizin çok gerisinde ve bariz bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Sanırım Loti’nin kucaklayıcılığı, cesareti ve insana önyargısız yaklaşan, hepimizde bulunan ortak özle ilişki kurabilme yetisine kuvvetle ihtiyacımız var.

Kültür dünyasında sözün önceliği tartışılıyor, ancak tabii ki önce imge vardı. Loti’nin sanatında da imgenin önce geldiğini biliyoruz, dolayısıyla yüz yıl sonra onu genç resim sanatçılarının işleriyle anmayı düşledik. Sanatçılarımız 2023’te yukarıda bahsettiğimiz kavramlar üzerinden Loti’yi düşündüler, esinlendiler ve ürettiler. Dilerim XIX. yüzyılın tam ortasında Julien Viaud olarak doğan sanatçı, XXI. yüzyılda Pierre Loti olarak o katıksız ve ayrımsız insan sevgisiyle yüreklere dokunmayı, eserleriyle de sanatçı ve sanatseverleri esinlemeyi sürdürür.

Attila Güllü
Şubat 2023, Ankara

Sanatçılar:

Ali Kanal

d.1988, İzmir) İzmir’de yaşıyor ve üretiyor. 2002-2008 yılları arasında ‘Bilgisayar Yazılımları’ alanında eğitim gördü ve çalıştı. 2010 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde lisans eğitimine başlamış ve 2015 yılında eğitimini tamamlamıştır. 2017 yılında aynı üniversitenin Güzel Sanatlar Enstitüsü Heykel Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamış ve 2022 yılında ‘Çağdaş Heykel Sanatında Buluntu Nesnenin Primitif Yaklaşımla Kullanımı’ konulu tezi ile eğitimini tamamladı.
2016 yılından itibaren İzmir şehrinin önemli çağdaş sanat mekânlarından biri olan Darağaç Kolektif’in kurucu üyesidir. Darağaç; İzmir’in merkezinde yer alan Umurbey Mahallesi odağında faaliyetlerini sürdüren, her yıl farklı disiplinlerde üretim yapan sanatçıların kamusal alanda üretebilecekleri ve eserlerini sergileyebilecekleri bir açık alandır.
2022 yılından itibaren akademisyen ve bio art sanatçısı Dilay Koçoğulları ile yürüttüğü Tissue_Lab projesi ile işlevini yitiren yapılar gibi liminal mekânlarda biyo-arkeolojik araştırmalar geliştirmektedir. Proje, farklı coğrafyalara ait biyom araştırmaları yaparak alanın kimliğine ait biyolojik veriler toplar ve elde edilen verilerle sanatsal üretimde farklı çıkış noktaları bulmayı hedefler.

Alptekin Soy

2014’te Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim İş Ana Bilim Dalı’nda lisans, 2017’de Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2017’den beri Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Resim Bölümü’nde sanatta yeterlik eğitimine devam etmektedir. Katıldığı bazı karma sergiler: 2022; C6H10O5, Ka Atölye, Ankara. 2020; Mamut Art Project, Yapı Kredi Bomontiada, İstanbul. 2019; Öfürükten Bir Sergi: Art Ankara Çağdaş Sanat Fuarı, Congresium, Ankara. 2019; Kariyer Fuarı, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. 2019; Tilki Düğünü, Kova Art Space, Ankara. 2016; 16. Şefik Bursalı Resim Yarışması (Sergileme) Ankara Milli Kütüphane Sergi Salonu. 2014; “İstanbul Rotary Sanat Yarışması” (Katalog) (Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi).

Elvan Serin

1985 yılında Izmir’de doğdu. 2009 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nden mezun olup, devamında plastik sanatlar alanında yüksek lisans ve sanatta yeterlik derecelerini almıştır. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli sanat aktivitelerine, sergilere ve konuk sanatçı programlarına katılmıştır. Ankara’da yaşayan Serin, Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde ders vermekte ve kendi atölyesinde çalışmalarını yürütmektedir.

Biyomorfik imgeler, sanatta tekrarlayan birimler ve süreçler, üzerine deneysel çalıştığı başlıca temalar arasındadır. Bu deneyselliği çoğunlukla seramik heykelleri üzerinden pratiğe dökmekte olup, desenleri de önemli rol oynamaktadır.

Güray Uygun

1992 yılında Kırklareli’de doğdu. 2012 Yılında Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde eğitime başladı. Ardından 2019 da Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde yüksek lisans eğitimini tamamlayıp,   2021 de Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Sanatta yeterlilik programına başlamıştır.  Aynı zamanda eğitim gördüğü okulda, ücretli öğretim görevlisi olarak 2020’den bu yana çalışmaya devam etmektedir. Devam eden bu eğitim sürecinde kendini bir sanatçıdan çok resim işçisi olarak gören Güray Uygun, Kent ve kentin yarattığı yaşam alanları, mekanları hakkında geniş bir araştırma içerisinde olarak, belli bir konu çerçevesinde çalışmalarına devam etmektedir.

Hediye Begüm Tatar

1993 yılında Ankara’da doğdu. 2006 yılında lise eğitimini Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde tamamladı. Lise eğitimini tamamlarken aynı zamanda Bale eğitimini de bitirdi ve devam ettiği bale kursundan bale diplomasını aldı. Yeditepe Üniversitesi, Plastik Sanatlar Bölümünü 2011 yılında burslu kazandı ve lisans eğitimine burslu bir şekilde burada tamamladı. Lisans okurken aynı zamanda çalıştı. Bale öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans eğitimine 2016 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde başladı. Resim Anasanat Dalı(tezli) bölümünde yükseğini yaparken, aynı zamanda Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Görsel Sanatlar Öğretmenliği üzerine pedagojik formasyon eğitimi aldı.

Çalışmalarının özünde, insanın gerçek ötesi mekana olan psikolojik yolculuğu üzerinde durulmuştur. Duyularımızla deneyimlediğimiz mekanı tekrar zihnimizde oluştururken içine duygularımızı ve düşüncelerimizi de ekleriz. Böylelikle mekanın kendisi, gerçekte var olan ve deneyimlenen mekan ile zihnimizde oluşturduğumuz mekan olarak ikiye ayrılır. Başlangıçta somut olarak algılanan mekan, sonrasında insanın zihninde de varlığını tekrar oluşturur ve değişime uğrayarak devam eder. Yaşadığı zaman ile geçmişini barıştırma yolunda kendinden kopmuş, bulunduğu yere yabancılaşmış, yapay varlığa, hatta yaratığa dönüşen bir figüre neden olur.  Kendisini bir dönüşüm içinde bulan insanın, psikolojik hikayesindeki sürecinin, öyküsel bir kurguyla açıklanışı çalışmalarının temelini oluşturmaktadır.

M. Tau

1990 yılında doğdu. Ankara’da yaşıyor ve üretiyor.

Özlem Can

1991 İstanbul doğumludur. 2016’da Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bülümünden mezun oldu, 2020 yılında da aynı üniversitede Yüksek Lisans Eğitimini tamamlamıştır. Eserlerinde mekan, kişisel tarih, öznellik, bireyin yakın çevresideki nesnelerle ilişkisi ve tüm bunların karşılıklı dönüştürücü etkilerini araştırır. “Bir kimliğin ifadesi olan mekan kültürel bir gösterge olarak kişiye sunulsa da insanın kendi yarattığı kimliği doğrultusunda mekan üzerinde yansıttıkları vardır. Bu bağlamda insan ve mekan arasında kurulan güçlü bağlar oluşmaktadır. Kendi yansımalarını o yerde yansıtan İnsan, kendi kişisel tarihiyle birlikle kişisel bir sürekliliğini de oluşturmuş olur. Bu karşılıklı etkileşim devamında mekansal oluşumları  getirir. Özne mekana kendisinden bir şeyler katarak, bir yer meydana getirme ve mekanı değiştirme durumunun yanı sıra, mekanın da onun üzerinde bıraktığı etki sonucu bir değişim içerisindedir. Bu karşılıklı etkileşim, kişi ve mekan üzerinde oluşan algı ile kendini her an hissettirir.

Ramazan Can

  1. Ankara’da yaşıyor ve üretiyor.

2011 yılında Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 2015 yılında Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalından yüksek lisans derecesi aldı. Şuan Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Sanatta Yeterlik programına devam etmektedir. Aynı zamanda Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır.

Farklı disiplinlerde işler üreten Can’ın sanat pratiğinin temel konuları Göçebelik ve Şamanizm. Bu tercih, Ramazan Can’ın, sanatının kendi kimliği ile alakalı olması gerektiği yönünde aldığı karardan kaynaklanıyor; göçebelik ve Şamanizm sanatçının kişisel hikayesinde, dolayısıyla belleğinde ve kimliğinde var olan kavramlar.

Roel de Witte

Wodan olarak da bilinen Roel De Witte, 1987’de Belçika’da doğdu. Roel, Belçika’nın Aalst kentindeki Güzel Sanatlar Akademisi’nde Sanat eğitimi aldı. Bir yıl sonra, Belçika’daki Luca/Gent Sanat Okulu’nda illüstrasyon eğitimi aldı. Doğadan, hayvanlar aleminden, tarihten ve gerçeküstücülükten (sürrealizmten) ilham alıyor.

Şeniz Polat

Şeniz Polat 2012 yılında Lisans ve 2018 yılında Yüksek Lisansını tamamladığı Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nde Sanatta Yeterlik eğitimine devam ediyor. Ev, sıradan olaylar, yakınlık ilişkileri gibi kavramlarla çalışan sanatçı, işlerinde teknik zenginlikten ve çeşitlilikten yana. 2018’den itibaren ürettiği “Kesit Bedenler” serisinde odağına aile dinamiklerini alıyor. İşlerinde özel alanlarında resmedilen figürler; yakınlık dereceleri, kuşak farkları ve beden dilleriyle türlü ilişkilerin ipuçlarını veriyor. Gündelik hayatın sarsıcı tekdüzeliği ve olanca sıradanlığından esinlenen sanatçı, oluşturduğu evrende hane halkını gerçekliklerine en yakın halde gözler önüne seriyor. Üretim metodunda kağıt üzerine karakalem tercih eden sanatçı, yer yer canlı renk blokları kullanıyor. Asetat kağıdı veya naylon kaplama kağıdı gibi renkli ve yarı saydam malzemeler, resimlerde kimi zaman bir formu vurgularken kimi zaman plastik bir kaygıya hizmet edecek biçimde kolajlanıyor. Sanatçı portreyi dışlayıp, hane üyelerinin karakter ve ifadelerini, odaklandığı beden kesitlerine hapsederek; izleyiciyi bazen karşısında inci gibi dizilen figürleri seyretmeye bazen de “kendi halinde”liklerine tanık olmaya davet ediyor.

2021’de Alan Savunması isimli ilk kişisel sergisini açan sanatçı, 2021’in ilk yarısından itibaren üretimlerine Dersim’de devam eden sanatçı, Munzur Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü’nde Araştırma Görevliliğini üstleniyor.

Yüksel Dal

Yüksel Dal (d. 1992, Denizli), Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim bölümünü 2015 yılında bitirdikten sonra aynı yıl, aynı üniversite ve bölümde yüksek lisans yapmaya başladı. 2019 yılında “Sonsuz Küçük, Sonsuz Büyük” adlı ilk kişisel sergisini Mixer’de gerçekleştirdi. Çalışmalarının sergilendiği yerler arasında O’Art Sanat Yarışması, İstanbul Rotary Sanat Yarışması, Genç Etkinlik 7, Cumhuriyet Müzesi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ser­gi Salonu; Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Koridor sergileri bulunmaktadır. Sanatçı çalışmalarına ve yaşamına İstanbul’da devam etmektedir.

Dal’ın çalışmaları; insan doğa ilişkisi (yerküre, uzay-zaman, sınırlar-yürüyüş) rastlantı-düzen, fantastik dünya, bilinç ve gelişim üzerinden yeni dünya tahayyülleri, varlık hiçlik gibi kavramlara odaklan­maktadır.