Café turc ; Franko-Türk podcast’i

Üç kelimeyle anlatacak olursak, “Café Turc”, Franko-Türk podcast’idir.
Türk kültürünü ve toplumunu tanıtan eğlenceli ve erişilebilir, Fransızca yayınlanan bir podcast’dir.
Café turc, birkaç yıldır İstanbul’da yaşayan fransız kökenli Anne-Cécile ve Franko-Türk olan Mélissa tarafından hazırlanıp, sunuluyor.

İki farklı bakış açısına sahip olan Anne-Cécile ve Mélissa’nın gerçekleştirmiş olduğu röportajlar ile Türkiye’de yaşam tarzı, tarih, din ve ritüeller hakkında her geçen gün daha fazla bilgi sahibi olun !

Anne-Cécile

Anne-Cécile, France Inter’de 20 yıl boyunca yapım sorumlusu ve muhabir olarak çalıştı. 2022 yılında İstanbul’a yerleştikten sonra, çeşitli ses projelerinde yer alarak ses kaydetmeye, yazılar yazmaya ve etrafındaki seslerle çalışmaya devam ediyor.

Mélissa

10 yıldır İstanbul’da yaşayan Fransız-Türk kökenli Mélissa, Café Turc podcast’inin yapımı sayesinde Türk büyükannesinin hikayeleri ile günümüz Türkiye’sinin gerçekleri arasındaki farkları araştırıyor.

Teaser - Café Turc - Fransız ve Türkler’in podcast’ı

1.Bölüm: İstanbul sokaklarının kralları : kediler!

İstanbul’a taşındığımızda, her gün yüzlercesiyle karşılaşacağımızı tahmin etmemiştik. Küçükler, büyükler, paşalar, bebekler ve tüylüler… her sokak köşesinde,her sundurmanın altında kediler yiyecek ve barınak bulabiliyor. Sakın onlara yan gözle bakmaya kalkmayın, anında kötü ilan edilirsiniz! Bu ülkedeki kedi sevgisini gözlemlediğimizde aklımıza Kundera’nın sözü geliyor: “İnsanlığın gerçek ahlaki sınavı, merhametine muhtaç olanlarla, hayvanlarla olan ilişkisidir”. Sanatçıların, entelektüellerin ve turistlerin uğrak yeri olan ve dev bir pet shop’u andıran, Cihangir’in göbeğinde, Ali’nin kedi barınağına uğruyoruz.

İlk konuşmacı: Ali, Cihangir bölgesindeki kedilerin koruyucusu. Yaklaşık otuz yıldır onları besliyor, bakımlarını üstleniyor ve onlar için bağış topluyor.

2 konuşmacı: Mervenur Alakuş, Cihangir’de bir klinikte veteriner hekim

2 ve 3. Bölüm – Türkiye’de doğum yapmak

İkinci ve üçüncü bölümde, Türkiye’de hamilelik ve annelik üzerine konuşacağız. Hamileliğin duyurulmasından, doğumdan sonraki lohusa dönemine kadar taze anneyi nasıl bir süreç bekliyor ? Türkiye’de jinekoloğumuzu ve ebemizi nasıl seçeriz ? Ve hepsinden önemlisi, konuşmadığınız bir dilde nasıl doğum yaparsınız ? Bu bölümlerde, bir doula ve jinekolog ile Türkiye’de hamilelik ve doğumla ilgili ritüel ve inançlar hakkında sohbet ediyoruz.

2.Bölüm : Türkiye'de doğum yapmak - Ritüeller

Sur cette image, nous pouvons voir Albastı, l'esprit qui risque de rendre visite aux mamans lors des 40 jours qui suivent leur accouchement.
Sur cette image, nous pouvons voir Albastı, l'esprit qui risque de rendre visite aux mamans lors des 40 jours qui suivent leur accouchement.

Melissa hamileliğini duyurduğunda aile fertlerini büyük bir heyecan sardı. Maydanoz yeme! Terliklerini giy! Kendini sıcak tut, kendini yorma ! Onu korumak ve ona yardım etmek için ailesi derhal organize oldu. Türkiye’de, eğer Fransızsanız ve kayınvalideniz Türk ise, hamile kaldığınızda birçok ritüel ve inançla karşı karşıya kalacaksınız. Buna şaşırmayın. Bu bölümde, normal doğum yapmak isteyen kadınlara refakat eden ebe Nesil ve geleneklerine bağlı bir Anadolu ailesinde yetişen Franko-Türk Melissa ile hamileliğin 9 ayını ve doğumu takip eden 40 gün süren lohusalık dönemi ile ilgili sohbet ediyoruz.

3. Bölüm : Türkiye'de doğum yapmak - Sezaryen doğum

Türkiye’de doğum yapacak olan bir Fransız kadının kafasında oluşan ilk soru işareti “Sezaryen olacak mıyım?” olur. Çünkü Türkiye’de sezaryen oranı dünyadaki en yüksek oranlardan biri ! 2022 yılına ait resmi olmayan verilere göre bu oran %62 civarındadır. Bunun birçok nedeni var : Doğumu kontrol etme isteği, her şeyi tıbbileştirme isteği, risk almama isteği, ağrı korkusu, alışkanlık… Türkiye’de bebeğimizi normal yolla doğurmak neredeyse engelli bir parkur haline geliyor. Bu bölümde, doğal doğumu savunan, Nişantaşı’nda çalışan jinekolog Dr. Semra Özer ile ve sezaryen doğumunu anlatan Clémentine ile sohbet ettik.